"Anlamak Ama Anlaşılamamak"
Bu sebeple çevremde sevilen birisi olarak bilinmedim. Hep mesafeli, sıkıcı, prensip sahibi olarak bilindim hatta despot teyze bile diyen oldu. Yetmedi seninle evlenmek intihar etmekle aynıdır diyenler ile bile karşılaştım (haklı). Neden biliyor musunuz? Hayatım boyunca kimseden korkmadım kimin arkasından konuştuysam gittim suratına da senin hakkında bunu bunu bunu konuştum dedim. Parası olana, makam mevki sahibi olana ağabey çekip yalakalık yapmadım. Efendiyse, saygıyı hak ediyorsa önümü ilikledim hak ettiği değeri verdim. Ortamda bir haksız varsa sen haksızsın dedim. Ama o kişi haklı olduğunda da onun tarafında onu savunmasını da bildim. İnsanlara ahlak ve görgü kuralları dışında net bir şeyin olmadığını anlatmaktan yoruldum ama yine de yılmadım.
Kendimden küçüklere de yaşıtlarıma da büyüklerime de tek bir doğru olmadığını, her insanın penceresinden doğruların şekil değiştirebileceğini anlatmak için çırpındım... Ama olmadı. Ben daha kendimi bile kimseye ifade edemedim. İnsanlara doğruyu göstermek haddim değilken tutamadım dilimi, kimseye iyilik yapma zorunluluğum yokken bastıramadım duygularımı en hak etmeyene bile elimden geldiğince bir şeyler yapmaya uğraştım. Ayy Gülsüm ne kadarda iyilik meleği modundasın diye düşünmeyin lütfen. Bunca şeyin bende yarattığı o kadar olumsuz özellik var ki... Bir kere insanlara tahammül seviyem azaldığı için lanet olsun ki ses tonum çok çabuk yükseliyor. Dert dinleye dinleye bir noktadan sonra aslında o şey dert mi değil mi çözer oluyorsunuz ve eğer dert değil ise ve karşınızdaki kişi bunu dünyanın sonu olarak görüyorsa ağzının ortasına yapıştırmamak için kendinizi zor tutuyorsunuz bu da sizde istemsizce sinir yaratıyor. Sonra adınız sinirli, ses tonunu ayarlayamayan, despotluk abidesi birine çıkartıyor. Hatta öyle ki bu yaşa kadar yaptığınız onca özveri, onca emek, kısaca yaptığınız her şey tek kalemde siliniyor ve siz ailenizin gözünde bile 'ne yaptın ki sanki?' oluveriyor... Sonra kendinizi sorguya çekip sahi ben bu yaşa kadar ne yaptım ki diyorsunuz. İşte cevabı:
- 21 yıl boyunca hayatınızın hiçbir anında sizi gerçekten düşünen birisinin çıkmasına müsaade etmediniz. Çünkü en çok siz düşündünüz karşınızdakini,
- Yaşınızın üstünde bir olgunluk sergilediğiniz için hep daha fazla sorumluluk yüklendi omuzlarınıza ve sorumluluk bilincinin ne olduğunu anlayamayacak kadar küçükken kendinizi yaşınızın iki katı büyük hissettiniz. Sonra mı? Sonra hayatınızın hiçbir noktasında yaşıtlarınızla oturup bir şey paylaşamadınız ve asla anlaşılamadınız.
- Anlaşılamamak... Ama anlamak... Bu dünyada birine beddua edecek olsam; "Herkesi anla ama kimse tarafından anlaşılama." olurdu sanırım... Hayatım boyunca hep çok anlayışlısın, çok iyisin, çok ince düşüncelisin dediler. Dediler ve gittiler... Neden gittiniz diye sorduğumda ise hiçbiri dobra dobra 'seninle uğraşılır mı lan!' diyemedi. Hep bahaneler sundular. Ya çok yoğunlardı, ya arkadaş ortamına uymuyordum, ya benimle muhabbet ederken kendini eksik hissediyordu (Benim kafadan eksikliğimi göz önünde bulundurmadan bana bunu söyleyen vatandaş. sana da selam olsun!), ya ben onu bir kaç beden büyüktüm ya da benim ciddiyetim onlara fazlaydı. Sadece tüzel olarak değil. Kurumsal yerlerde de hep bu sorunla karşılaştım. Hayatımın hiçbir noktasında sınıfta sevilen kız olmadım. Hep nefret edildim. Sebep mi? Ders zamanı ders yapalım, yaşımıza göre davranalım dediğim için... Velhasıl kelam dostlar bende bu kafa olduğu sürece hayatımın hiçbir noktasında anlaşılamayan ve sevilmeyen kadın olacağım. Ha derseniz ki takma be seni kabul edenler böyle etsin. Haklısınız...
Gerçekten takmamalıyım ama bir değil, iki değil, üç değil sayısını unutacağınız kadar çok olunca artık kendinizi yalnızlıkla sınanırken etrafınızdaki insanları anlamak için bu dünyaya göndermiş gibi hissediyorsunuz. İşin tuhaf kısmı ne biliyor musunuz? Ben bir iletişimciyim. Ve kendi alanımda en başarılı olduğum konu insanlara herhangi bir şeyin sunumunu yapmak.
Gerçekten takmamalıyım ama bir değil, iki değil, üç değil sayısını unutacağınız kadar çok olunca artık kendinizi yalnızlıkla sınanırken etrafınızdaki insanları anlamak için bu dünyaya göndermiş gibi hissediyorsunuz. İşin tuhaf kısmı ne biliyor musunuz? Ben bir iletişimciyim. Ve kendi alanımda en başarılı olduğum konu insanlara herhangi bir şeyin sunumunu yapmak.
Buna şaşırmamalı aslında. Karşıdakinin ne istediğini biliyorum ve nokta atışlarına başlıyorum. Söz konusu kendim olmadığımda her şey öylesine harika ki... Ne dersiniz belki de kendimi rafa kaldırmak tüm problemlerin çözümü olacaktır...
Hayatınız boyunca dengeleriniz eşit olsun gerisi çorap söküğü gibi gelecektir dostlar...
Anlaşılarak kalınız...
Anlaşılarak kalınız...
Dipçe: İnanın bana bende yaşıtlarım gibi tek derdimin yağmurda akan rimelimin olmasını isterdim... Ve inanın bana kendimi kusursuz sanmayacak kadar gerçeklerin farkındayım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder