10 Aralık 2015 Perşembe

SÜRÜDEN AYRILMA VAKTİ


Bugün çok sevdiğim bir ağabeyimle oturduk sohbet ediyoruz. "Gülsüm valla kadın olmak çok zor değil mi?" diye sordu. Hayırdır inşallah nereden esti dedim. :) Geçen gün yoldan geçerken kızlar bana laf attı demez mi? Tabii ben şok, önce güldüm ne yalan söyleyeyim :) Dedim ne yaptın peki? Hiçbir şey yapamadım elim ayağım buz kesti, ağlayasım geldi dedi. Önce güldüğüm olay sonra beni kara kara düşündürdü. Dedim ağabey peki biz ne yapalım?
Kayış burada koptu işte. Peki biz (kadınlar) ne yapalım? Yolda düzgünce yürürsün laf atarlar, sosyal medya da var olmaya çalışırsın mesaj kutuna edepsiz mesajlar atarlar, fotoğraf paylaşırsın kendini bilmezin teki altına bir yorum yazar feleğin şaşar. (Nasıl mı olacak? Ağabeyi olan bir kızı düşünün ve yorumu kızdan önce onun gördüğünü düşünün.
Sizce kızın açıklamasını dinler mi?) Her insan gibi akşam iş çıkışı ya da okul çıkışı bir yerlerde birer çay içmek istesen iki masa ötende iki tane abaza belirir kaşı gözü ayrı oynar. Görmezden gelirsin hooppp masanda bir tane peçete ya da kartvizit beliriverir. (işin kötü tarafı terslesen ayrı damga, kabul etsen ayrı damga yapıştırırlar)Hadi bunlara geri kafalı insanlarımız o zaman çıkma otur evinde diyecektir. Eyvallah hadi oturduk evimizde. Ama ben okuyan bir genç kızım ve sadece okuldan evime evimden okuluma gidiyorum. Bu süreçte bu dediklerim olmuyor mu? Olmaz diyenler! Evet haklısınız, o yüzden ÖzgeCAN Aslan öldürüldü değil mi? Bu yazımı okuyanlar arasında Gülsüm burası Türkiye ne bekliyorsun ki diyenler vardır eminim ki. Ama demeyin n'olur. Bu yaşadıklarımız ülkenin ya da onun bunun muhattabı değil. Bu yaşadıklarımız o hep özendiğimiz muhteşem (!) batının sözde moderniz anlayışını özümseyen insanlarımız ile hala gelenek-görenek, din üçgenini ayakta tutmaya çalışan, kendi doğruları olan insanlarımızın çatışması. Ve ne yazık ki homojen toplumlarımızda kimin ne düşüncede olduğunu bilemeyişimiz. İnanın bana sadece İstanbul, Ankara ya da İzmir de değil Kayseri, Nevşehir, Sivas da da böyle. McLuhan'ın dediği gibi artık tüm dünya küresel bir köy halini aldığı için her yer aynı oldu. Yalnız sorun şu ki; küresel bir köyde olması gereken en önemli özellik olan hoşgörü ve empati bizlerde yok. Olmayınca ne mi oluyor? Açın haberlere bir bakın. Açın gazetelere bir bakın. Her yerde şiddet var. Her yerde ölüm, tecavüz ... Bu noktada bir şeye daha değinmek istiyorum müsaadenizle. Şiddet, ölüm, tecavüz kelimelerini kız yurdundaki 10 arkadaşıma sordum. Dedim bunları ne sıklıkla ve özellikle günün hangi saatinde düşünüyorsunuz? Aldığım cevapların oranı gösteriyor ki 10 kızdan 6 sı hava karardıktan sonra bu kelimeleri istemsizce düşünüyor. Yüzde ile ifade edecek olursak kızların %60'ı hava karardıktan sonra şiddette uğramaktan, öldürülmekten ve tecavüze uğramaktan korkuyor! Neden bizler bu korkuları yaşamak zorunda bırakılıyoruz? Neden hava kararınca kızlar evlerinde oturmaya mahkum ediliyor? 
Cevap: Empati özürlü bir toplumuz. Şimdi kalkıp empati yapamıyoruz desem ayıp olur çünkü kendi anamıza bacımıza laf atılsa ilk söyleyeceğimiz şey "Lan Ş...siz senin hiç anan bacım yok mu? Gel lan buraya!" olur. E tabii bu da bir empati örneğidir. Ama işte buraya kadar. Bu sözü söyleyen ağabeyimiz iki sokak arkada yürürken bi kız görür ve ağzını açmıyorsa bile ıslığını öttürür ve tacizde bulunur. Lütfen burada bir şeyi karıştırmayalım bu ağabeyimizin anası bacısı olduğu için laf atmadı sadece ıslık çaldı. Rica ediyorum hakkını yemeyelim! ... 
Şimdi diyeceksiniz ki hayırdır Gülsüm bunu niye yazdı? Madem bizler iletişimciyiz, madem iletişim kurmayı başarabilen insanlarız o zaman iletişimin temelini oluşturan empatiyi de yapabilmek zorundayız. Bu dediklerim sadece erkeklere değildi hanımlar bizde payımıza düşeni almalıyız. (Erkekler üzerinden yazmamdaki amaç erkeklerin tecavüz edilip yakıldığını sonrada gömüldüğüne hiç rastlamadım o yüzden.) Sınıfımın yarısından fazlası erkek yani yaklaşık 50siTürkiye'de 50 üniversitede iletişim fakültesi var desek ve onlardaki durumda bizimki gibi olduğunu var sayarsak 50*50=2500 yapar. 2015 verilerine göre Türkiye'deki erkek nüfusu 38.6 milyon olduğuna göre yani 2500 ü %015.3 i demektir.%015.3'ü empati yapabilmeyi kazanmış olsa bu oran %30'a ulaşır. Çünkü kendi evlatları da babalarını örnek alacaktır. Zamanla %40 lara %50 lere ulaşır. İletişimciler geleceği şekillendirecek bireylerse ellerini taşın altına koymalıdır diye düşünüyorum. Her şey erkeklerin suçu mu diye soracaksınız. Erkeklerin suçuysa bugün konuştuğum ağabeyimin suçu neydi? Ya da benim suçum neydi? Lütfen artık suçlu aramayalım, o böyle yapmasaydı böyle olmazdı, ben bunu demeseydim şöyle olmazdı gibi lafları bırakalım. Direk soruna odaklanalım. El ele verip bir çözüm bulalım. Çözüm düşündüğümde ise aklıma bir tek Empati geliyor...
Biran önce bir şeyler yapılmalı yoksa cahil, düşünme yetisini kaybetmiş, beyni beline inmiş bir toplumun üretebileceği tek şey çocuktur. Çocuk eğitmeyi bilmeyenlerin yetiştirdiği çocukların toplumdan götürüsü ise;
-Özgecan Aslan (Mersin),
-Münevver Karabulut (İstanbul),
-Pınar Güneş(Mersin),
-Neriman Aktarmacı (Aydın),
-Dudu Çapar (Balıkesir),
-Öznur Bozan (İstanbul),
-Leyla Salman (Aksaray),
-Bircan Toptaş (Antalya),
-Feraset Çakır (Mardin),
-Azime Erdoğmuş (Kütahya),
-Hadiye Al Casım (Hatay),
-Özlem Durmuş & Hanife Durmuş (Kars),
-Meryem Yılmaz (Diyarbakır) ve bunlar sadece birkaçı... Her zaman iletişerek kalınız derdim ya bugün iletişerek kalmayalım dostlar. Bugün kendimizle baş başa kalalım oturalım düşünelim, empati yapalım. Yarın kendimizi önce bir kedinin yerine daha sonra bir kuşun yerine koyalım. Eğer bunu başarabilirsek insanların yerine de kendimizi koyup bir düşünebiliriz belki... 

Empatili ömürleriniz olsun dostlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder