18 Ekim 2016 Salı

"Anlamak Ama Anlaşılamamak"


Herkesi anlarken anlaşılamamak gibi bir sorunum var benim dostlar. Bu öyle çaresizlik dolu bir oyun ki hep sobe sizsiniz ve kimse sizin yerinize geçmek istemiyor. Çocukluğumdan beri çevremdeki herkesin 'Güzin Ablası'ydım. Hep işleri bitene kadardı ama. İşleri hallolduktan sonra yine yalnızları oynayan taraftım. Bu yüzden gözlem yeteneğim oldukça gelişti. Çevremi, insanları iyi analiz etmeye başladım. Bir çok insan buna ne kadar güzel bir özellik diyor. Ancak ben aynı düşüncede değilim... Ne yazık ki gözlem yeteneğim gelişti ve ne yazık ki insanları analiz edebiliyorum diyorum. Çünkü bir noktadan sonra herkesi anlayan ama asla anlaşılamayan birisi haline geliyorsunuz. Kendini beğenmişlik diye düşünmeyin lütfen (ya da düşünün) ama çocukluğumdan beri yaşıtlarımla anlaşamadım. Kendim çok büyükmüşüm gibi çocuk geldiler bana. 21 yaşındayım ve ne yazık ki hala aynı düşünceye sahibim.

12 Ağustos 2016 Cuma

 SİZİN HİÇ TEMİZ LAVABONUZ OLDU MU!




Zihnimin en karanlık köşelerinden merhaba diyerek başlamak istiyorum bu sefer ki yazıma. Bugün tuhaflık sınırımı zorluyorum dostlar biraz melankoli, biraz zeki, biraz çocuk biraz da yetişkin gibi... Beynimin her alanını kullanabiliyormuşum gibi hissediyorum kendimi. (sadece 'gibi' ama) Öz eleştiri yaptım bu aralar bol bol. Neyim? Kimim? Neredeyim? Ne yapıyorum? Ne yapmak istiyorum? vs. vs. Hala net bir sonuca varmış değilim ama tüm bunları düşünürken bir şey dikkatimi çekti. Benim okuduğum hiçbir okulun lavaboları temiz değildi. Sahi siz temiz lavabolu okulda okudunuz mu sayın okur? İlkokul, ortaokul, lise hatta üniversite de bile temiz değildi lavabolarımız. Gerçi sınıflarım da temiz değildi benim. Hatta mahallem bile...

1 Ağustos 2016 Pazartesi

"KÜÇÜK DEVCİKLER"



Her zaman söylemişimdir eğer Freud yaşasaydı Id, Ego, Süper Ego üçlemesinin yanında 'Yürüyen Ego'yu da eklerdi diye. Bu tanımlamayı da günümüz insanlarına ithafen yapardı eminim ki. Hayırdır brütüs nereden çıktı bu diye sorduğunuzu duyduğuma göre cevabını vereyim efendiler. Malumunuz staj serüvenim 31 Temmuz 2016 itibarı ile bitti. (Çalışmaya devam ediyorum şuan o ayrı konu.) Bu 30 iş günü içerisinde nelerle karşılaştım bir bilseniz... Hani denir ya iş hayatı başkadır, kurtlar sofrasıdır diye, birebir yaşadım. Herkes birbirinin maşası konumunda, hele ki azıcık yetkisi olana denk gelirseniz değmeyin insanların egolarına. Herkes dev mübarek ama kimse bilmiyor ki bu mübarekler küçük devcikler. Hani yönetici olmak ile lider olmak başka şeydir derler ya bunu da yaşadım.

22 Haziran 2016 Çarşamba

"LA TAHZEN"

       Ben geldiim...J Ne zamandır sizlerden ayrı kaldığımı hatırlattı bana bugün yeni tanıştığım bir arkadaşım. Hiç beklemediğim bir anda: “Blog yazmayı neden bıraktın?” deyiverdi. Beni şaşırtan soru değil, blogumdan haberdar olmasıydı. Çünkü hiç bahsetmemiştim. Tüm gün bunu düşündüm. Yazdıklarımı okuyan birileri gerçekten var mıydı? Yarım aklı olmayan bir kızın düşüncelerine birileri zaman ayırıp okumuş muydu gerçekten? Bu duyguyu düşünmek bile içimi ısıttı nedense? Derken birde baktım ki laptopun başındayım. Ve şuan fark ediyorum ki özlemişim içimdeki ses ile dışımdaki kızın kavga edişini. Bu duyguyu yeniden yaşamama vesile olduğun için teşekkürler Ahmet...

14 Mart 2016 Pazartesi


anKARA...
Başımız Sağ Olsun...


Nereden başlayacağımı, nasıl başlayacağımı, ne diyeceğimi inanın bilmiyorum. Şuursuzca yazdığımı söylemek bile mübalağa sayılmaz. İki gün önce 12 Mart'tı. İstiklal Marşı'nın kabulü. Hani şu; " Allah bu ülkeye bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın." dediğimiz gün. Dün 13 Mart'tı üniversite heyecanı için YGS'ye giren binlerce genç vardı. Ancak hevesler kursakta kaldı çünkü 37 kişinin hayatını kaybederken 127 kişinin yaralandı... 4 gün sonraysa  18 Mart "Çanakkale Şehitlerini Anma Günü" Tarihler bizlere bir şeyler mi fısıldıyor acaba diye düşünür oldum artık. Bu kadarı tesadüf olabilir mi? Ecdad bizlere bir şeyler mi anlatmaya çalışıyor yoksa sadece kana susamış köpeklerin adi oyunu mu bu?

28 Aralık 2015 Pazartesi

BU KADINLAR BANA SUÇ İŞLETİR!




Sakinliğimi korumaya çalışıyorum günlerdir. Susayım diyorum, öfkemi kontrol edememekten korkuyorum ancak dayanamadım. Okuduğum şehirde olan olay hepimizin gündeminde. Üvey anne şiddetinden bahsediyorum. O görüntüleri izleyipte sakin kalabilen insanın insanlığından şüphe duyarım. Kanım dondu, midem bulandı, kadınlığımdan utandım onunla aynı cinstenim diye. Bu toplumsal bir olay. Bu sebeple kaleme alıyorum bu insan kılıklı iblisleri. Ben iletişimci olma yolunda ilerleyen birisi olarak bu olayın biraz detayına inmek istiyorum. 5 Yaşındaki yavrucağı falakaya yatırıp, yerde tekmelerken mesanesini patlatacak kadar döven birisinden bahsediyorum...

26 Aralık 2015 Cumartesi

GELECEĞE DÖNÜŞ

Doktor Emmett Brown ve Marty McFly
Zaman Makinası
Dün okuldan geldim uzun zamandır izlemeyi ertelediğim filmlere şöyle bir göz attım ilk başta "Geleceğe Dönüş" serisi vardı. Hazır zamanım varken izleyeyim artık dedim kuruldum koltuğuma açtım ilk partı. aaa bir baktım bitti, Allah Allah internet koptu herhalde dedim bir baktım ki ilk part bitmiş.(İlk partta 54 dakika öyle kısa da değil). Neyse diğerine geçtim bir baktım o da bitti. :) Sanki dizi izliyorum, nasıl ya gelecek bölümde ne olacak felan derken açtım ikincisini de onu da tek soluk da bitirdim. Bir taraftan üçüncüye başlamak için can atıyorum diğer taraftan eğer izlersem seri biter diye üzülüyorum.